bolatunsal @ windowslive.com

 

Pandemi adının, dünya genelinde yaşanan salgın hastalık olduğunu söylüyor uzmanlar. Bilgi sahibi olmamamıza rağmen covid 19 hakkında hepimizin fikri vardı.  Aylardır hakkındaki, birçok senaryoları ve komplo teorilerini dinledik, okuduk, konuştuk, tartıştık.

Duyarlı olanlar kadar vurdumduymaz olanlarda vardı. Belki de yeterince anlayamadık tehlikesini, ta ki yanı başımıza sokulana kadar. Ne zaman ki yakınlarımız, arkadaşlarımız, eşimiz dostumuz yakalandı bu virüse o zaman anladık içinde bulunduğumuz tehlikenin boyutunu. Ne zaman ki çok yakınlarımızı kaybetmeye başladık, o zaman tanıştık ölümün soğuk yüzü ile. Başlangıçta yeterince kavrayabilseydik üç kuralın önemini, belki de bu gün içersinde bulunduğumuz yaptırımların birçoğuna hiç gerek kalmayacaktı. Tehlikeyi önemsememenin bedelini hep birlikte ödüyoruz günümüzde.

Sebebi her ne olursa olsun, yapay ya da doğal olsun, bu gün bunların hesabını sorma çabası, toplum hayatının normalleşme sürecine hiçbir katkı sağlamayacaktır. Yaklaşık bir yıldır, bu virüs sosyal hayatımızı etkilemekle kalmadı, ticari hayatımızı ve ekonomiyi de alt üst etti. Gelenek göreneklerimiz değişti bir yıldır.

Bazı sektörlerin gelir kaybı yaşamamasına karşın, birçok meslek gurubu hayatının en zor yılını geçirdi. Şüphesiz ki, bütün ticari hayatın büyük çoğunluğunu doğrudan ya da dolaylı etkiledi bu pandemi. Ama bazı meslek dalları var ki onları tam hedef aldı. Deyim yerindeyse, kahvehane, hamam sauna, müzikli eğlence mekânları, okul servisleri, kantin işletmeleri, restoran, lokanta v.b. yiyecek hizmeti sunan işletmeler, pastaneler ve son yıllarda toplumun rağbet ettiği kafeler, sinemalar, düğün salonu işletmecileri kepen kapattı gibi bir durum doğdu. Al götür veya paket servis, oturma yasağı olan işletmelerin derdine hiç çare olmadı. Bu işletmeler çok büyük oranda gelir kaybına uğramasına rağmen, ödemeleri durmadı. Her ne kadar esnaf kredilerinde kademeli olarak ötelemeler olduysa da, devlete ve kamu kurumlarına olan borçların ödeme takvimi devam etti.

Esnaf olan herkese verilen yirmi beş binlerin dağıtımında devletin iyi niyeti kötüye kullanıldı. Bence doğru olan, yirmi beş bini tek seferde değil de sekiz ya da on aya bölerek vermekti. Bu uygulama, paraları ailenin geçimi dışında kullananların yolunu kesebilirdi.

 

Konunun esas önemli tarafı, tüm dünyanın olduğu gibi bizim de hazırlıksız yakalandığımız bu salgın hastalığın günlük hayatımızda ve ekonomik yapılanmamızda ne gibi kalıcı etkiler bırakacağı. Gelişen teknolojinin ve kültür değişiminin bazı meslek dallarını yok ettiği, bazılarını da yok etme noktasına getirdiği günümüzde acaba yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan yeni meslek dalları mı olacak. Ya da toplumun sosyal yaşamının değişiminin kalıcı olması durumunda, pandemiden etkilenen meslek dalları kendilerini yeni bir kimliğe büründürebilecek mi. Bu güne kadar hep atadan kalma yöntemlerle işimizi ayakta tuttuk. Küçük esnaf sanatkâr dedik. Mahalle kültürü dedik. Ahilik anlayışı ile kepenklerimizi açtık. Para kazanmasak da, Allah bereket versin diyerek dükkânımızın kapısını kilitledik evimize gittik.

Bizler esnaf ve sanatkârlar olarak, gelişen teknolojiyi işlerimizle bütünleştirmeyi öğrenmeliyiz. Bizler yeni yöntemler geliştirmek zorundayız. Ayağımıza müşteri beklerken, diğer taraftan da müşterilere ulaşabilmenin yöntemleri keşfetmeliyiz. Her ürünün ayağa servis edildiği günümüzde, dükkânda kapı müşterisi beklemek biraz fazla iyimserlik olur diye düşünüyorum. Devir dijital pazarlama devri. Her yetişkini bırakın oldukça gençlerin bile elinde akıllı tabir ettiğimiz telefonlar var. Genç nesil ve orta yaş gurubunun çoğunluğu dünyayı cebinde taşıyor. Biraz gelişime ayak uydurursak, o insanların cebindeki paraları kazanmak mümkün olabilir. Gidişat önümüzdeki yıllarda dükkânların kapısından içeri girecek müşteri potansiyelinin azalacağını gösteriyor.

Gelişmeliyiz! Gelişmek için de değişimin önemini kavramalı ve çalışmalıyız.

Bolat Ünsal

Kemer Esnaf ve Sanatkârlar Oda. Bşk.

Şair Yazar ve Heykel Sanatçısı