ulviyekuccuk @ gmail.com

Renkleri farklıydı hepsininin, hepsi bir masal kahramanıydı, bir adıyef gibi akmak ve arınmak istiyordu erkek egemenliğinin altında…
Tarih boyunca her daim bilim adamları ele alındı; bilim, felsefe… Ön planda hep erkek egemenliği sürdü durdu.
“Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar” atasözünü kullanan bir toplumken, birçok meslekte olduğu gibi bilimde de kadını göz ardı etmekten geri kalmıyoruz.
“Kadının şamdanı altın olsa mumu dikecek erkektir.”, “Kadının sofusu şeytanın maskarası”,
“Pekmezi küpten kadını kökten al” gibi birçok atasözü ve deyim sıralanabilir.
Türkçeye ‘ kadın’ kelimesi, eski Türkçedeki “katun” sözcüğünden, ses değişimine uğrayarak “kadın ve hatun “olarak iki farklı şekilde girmiştir.
Kadın sözcüğü çeşitli lügatlerde bir çok isimle adlandırılıyor; Kadın, Katun, Hatun, Avrat, Eksik Etek, Nisa, Nakıs, Zen, Betül, Nisvan….
Eski Türklerde hükümdarların eşlerine “Hatun” denmekteydi.
Kadının ilk yenilgisi; toprağa yerleşmesiyle başladı. Taş devrinde erkek avlanmaya gider, kadın ise bahçe işleriyle uğraşırdı. Kadın çömlek yapmayı öğrendi, iplik yapmaya başladı. İnsanoğlunun mağaradan çıkıp toprağa yerleşmeye başladığı zaman, toprak toplumun malı olmaktan çıkıp aile reisinin yani erkeğin mülkiyetine girdi.
Kadın ev ve bahçe işleriyle uğraşırken, erkek tunç, bakır, demiri buldu. Avlanan ve yine savaşa giden erkek oldu. Yapı itibariyle güçsüz olan kadın hep erkeklerin gölgesinde yaşadı.
Kadının doğuştan baba ekmeği, evlenince koca ekmeği yemesi dayatıldığı için kadın hep erkek egemenliği altında kalmıştır.
Birçok kaynakta ele alınan İslamiyet öncesi dönem ve putlara tapma dönemlerinde kadın figürlerine değinilmiştir. İslamiyet’ten önce Kâbe’deki putların hepsi Dişi Tanrıçalardı. Halid Bin Velid’in bunları kılıçla kırarken İçinden şeytanı çıplak bir kadın olarak düşündüğü ve dişlerini göstererek kaçtığı rivayet edilir. Bazı kaynaklara göre de insanlar başlangıçta yalnız Ana tanrıçalara tapıyordu. Bu nedenle yalnızca Ana Tanrıça putları yapılıyordu.
“Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde görünen her şey kadının eseridir” M. K. A
Kadınların öncüsü olarak tarihe kadınlara verdiği önemin altına bir kez daha imza atmıştır.
Kadının arka planda yer almasının sebepleri altındaki en en önemli faktör “anne”lik vasfı taşımasıdır. Bebeğe ilk sütü veren annedir. Doğurgan ve doyuran annelik vasıfları her halükarda kadının bir adım geride erkekleri takip etmesine sebep olmuştur. Hal böyleyken kadının ilim, felsefe gibi birçok alanda kendini geliştirmesi ve ispat etmesi zamanının azlığına kurban olmuştur.
Doğu ve batı bilim kadınları her daim erkek bilimcilerin gölgesinde kalmıştır. Bilim dünyasında yapılan araştırmalar sonucu bilimde kadının da var olduğunu gözler önüne seriyor.
Bilim dünyasında yer alabilmek için ismini değiştirip, erkek ismi kullanmakla çözüm üreten bilim kadınları örnekleri karşımıza çıkıyor veya bilime adım atabilmek için evlenen bilim kadınları örnekleri çoğunluktadır.
Bilimin Sultanları Kitabından...
Ulviye Küccük