kbulutt @ gmail.com


TÜM İLGİLİLERİN DİKKATLE OKUMASINI TAVSİYE EDERİZ.

“Yetiştirme Yurt Çocuğu”

Yazımın başlığını özellikle böyle seçtim ki, dikkat çeksin.

Konunun ne kadar önemli olduğunu anlayabilelim.

İki çocuk kavga ederken birbirine, sayısız küfürler eder.

Ana, avrat, soy, sop hepsini karıştırırlar.

Hatta “………. Yurt Çocuğu” diye de abartırlar.

Bundan şöyle bir yanlış algı ortaya çıkıyor.

Ve Yetiştirme yurtlarında yetişen değerli çocuklarımız zan altında kalıyor. Kalmakta.

Yetiştirme yurtlarında ki, çocukların üzerinden eğitim, kültür, dayanışma hislerinden uzaklaştıran eğiticiler, bakıcılar ve çocuk yetiştirme seviyesinden uzak olanlar olduğu gibi. Doğru eğitim verenlerde var. Ancak görülüyor ki yetersiz.

Bakın doğru olan nedir, biraz inceleyelim.

1983 yılında çıkartılan 2828 sayılı SHÇEK ve Korunmaya Muhtaç Çocuk Yasasına göre, anne ve babası olmayan çocuklar sosyal devlet gereği çocuk yuvaları veya yetiştirme yurtlarında barındırılır ve her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanır, der

03 Temmuz 2005 yılında çıkartılan 5395 sayılı yasa ile suça bulaşmış, suç mağduru veya istismara uğramış çocukların anne ve babası olup, olmadığına bakılmadan aileden alınarak devlet korumasına alınır. Bu çocuklar rehabilitasyon merkezlerinde rehabilite edildikten sonra, çocuk esirgeme kurumlarına verilmeden direk aileye geri verilmesi gerekirken kurum maalesef kendi bünyesinde korumaya alıyor.

Peki, bu da devlet korumasında kalan yetim, öksüz, kimsesiz ve şehit; temiz ahlak ve vicdan sahibi çocuklarımızın bozulmasına neden oluyor. Örnek: (Bir bardak suya bir damla mürekkep damlatmaya benzer) Bu kanun ne kadar işliyor ona bakalım.

Kentte suça bulaşmış veya suça itilmiş veya fuhuş batağındaki çocuklar için herhangi bir rehalibite merkezi var mı?

Yok…

Çocuk Yuvası veya Yetiştirme Yurdu var mı?

Var…”zaman içinde yetiştirme yurtları kapatılıyor.”

Peki; Rehabilite edilmesi gereken çocuklar rehabilite ediliyor mu?

Hayır…

Rehabilite edilmeden yetiştirme yurduna yerleştiriliyor mu?

Evet…

Nasıl yani diyeceksiniz…

Bakın anlatayım…

Çocuk, suça bulaşmış veya çocuk istismarına mı uğramış.

Devlet bunu aldığı gibi, hiç rehabilite etmeden hoooopppp çocuk yetiştirme yurduna.

Eerehabitile olmadan nasıl yerleştiriliyor.

Çünkü iş yasası var bu yasadan yararlandırılmak için yerleştiriliyor işte. Hâlbuki onların annesi babası var. Mağduriyet yaşamıyor sadece maksat iş yasasından yararlandırmak..

Sonra rehabilite edilmeyen çocuklar, çarşıya çıktığında bir takım olumsuz işler yapıyorlar.

Soruyorsun bu çocuğa, “Nerde Kalıyorsun?”

“Yetiştirme Yurdunda yani Çocuk Esirgeme Kurumanda.”

Ondan sonra bin tane yanlış düşünce geliyor adamın aklına…

Oysaki o suça bulaşmış çocuğun yeri yetiştirme yurdu değil, rehabilitasyonmerkezi olmalı. Rahabilite edildikten sonrada ailesine teslim edilmeli.

Devam ediyoruz.

Birkaç tane yurtta kalıpta yılsonu teşekkür, takdir alan arkadaşımla görüştüm…

“Neden yurtta ki çocuklar sürekli suça karışıyor”

Cevap: “Abi suça karışanlar yetiştirme yurdunda kalması gerekenler, annesi babası olmayan öksüz yetim kimsesiz çocuklar değil ki” ailesinden şiddet görmüş, fuhuş batağında yaşamış sokaklarda madde bağımlı ile yabancı ülkelerin çocuklarının toplandığı ve barındığı yer.

“Ee gazeteler görsel yazılı basın yanlış mı yazıyor?”

“Tabiî ki yanlış yazıyor, çünkü yetiştirme yurtları kapandı onların yerine bazı evler açıldı oda suça karışanlar, rehabilitasyon merkezinde olması gerekirken, içimize sokulan çocuklar” bizi hatta yetiştirme yurt ve sevgi evleri şuanda bile öğretmenler yok sadece abi ve abla dedikleri kişiler tarafından bakılıyor yetiştiriliyor. Bu da hem bizim hayata hazırlanmamızda başarılı olmamızı etkiliyor.

Şaşırdım…

Umarım bu yazıdan sonra, sevgievleri, yetiştirme yurtlarla ilgili bir şey yaparlar ve düşünürler, lütfen bu yazımı aklınıza getirin.

Ülkemin yetim öksüz kimsesiz çocuklarımız sahipsiz. Sanırım yetkililer bu yazıyla yapılması gerekenleri yaparlar…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir” ilkesine tekrar dönerek kimsesiz çocuklara sahip çıkalım.